KlinikSektörler

Ağrı kesiciler ağrıyan noktayı nasıl tespit edip ağrıyı keser?

Başımız ağrıyor, bir ağrı kesici alıyoruz ağrı kesiliyor. Dişimiz ağrıyor, kolumuz, bacağımız ağrıyor aynı ağrı kesiciden alıyoruz ağrı yine kesiliyor. Peki bu ağrı kesiciler ağrıyan noktayı nasıl tespit edip, ağrıyı kesiyorlar? Aynı anda iki veya üç yerimiz birden ağrıdığında önceliği nasıl belirleyebiliyorlar? Ağrıyı nasıl kesiyorlar?

Ağrı mekanizması oldukça fazla etkenin yer aldığı kompleks bir yapıya sahiptir. Bunu üzerinde en basit hali ile duracak olursak, diyelim ki vücudumuzun herhangi bir yerinde bulunan hücrelere zarar veren bir komplikasyon meydana geldi. Bu durum hücre düzeyinde gerçekleştiği için anlık olarak böyle bir durumdan haberdar olmamız imkansız. Peki hücre bu durumdan bizi nasıl haberdar eder?

Vücudumuzda meydana gelen böyle bir durumda hücre “Araşidonik Asit” denilen bir kimyasal salgılar. Böylelikle bu durumdan bizi haberdar edecek bir tepkime basamağını başlatır. Araşidonik asit hücrede bulunan siklooksijenza (COX) adı verilen enzimlere bağlanarak prostaglandin oluşmasını sağlar. Böylece ağrı reseptörleri durumdan haberdar olur. İlgili reseptörler aldığı bu bilgiyi çok hızlı bir şekilde beyne gönderir. Bu tepkimeler ve etkileşimler zinciri sonucunda biz ağrıdan haberdar oluruz.

Bazen beynimiz ağrı problemini bizden bağımsız çözer. Örneğin, çok uzun süre kolumuzun üzerine yattığımızda ağrıyan bölge yine bu yolla beynimizi uyarır ve beynimiz bize uyarı göndererek pozisyonumuzu değiştirmemizi sağlar ve oluşan ağrı problemini pratik bir biçimde çözmüş olur. Ancak çoğu zaman beynimiz ağrıyı bu kadar kolay çözemez ve bizden yardım ister. Bizi harekete geçirmek için ağrı silahını kullanır. Bu çok hoşumuza gitmez ancak beynimizin bize sorunu çözmemiz için kullandığı en etkili silahtır. Bu noktada geliştirilen analjezikler olarak adlandırılan ağrı kesiciler devreye girer.

Aslında ağrı kesicilerin tarihi oldukça eski. Sümer, Antik Yunan ve Mısır’da, ağrıyı dindirmek için mersin ağaçı yaprakları kullanılıyordu. Bu ağacın yapraklarında da salisilik asit bulunduğu ispatlanmıştır.

Modern tıbbın babası olan Hipokrat söğüt kabuğu çiğnediğimizde ağrının hafiflediğini belirtmiştir. 18 yy’da Edward Stone’un söğüt ağacının kabuğundan elde ettiği toz  ağrı, ateş ve iltihap durumlarında ilaç olarak kullanılmıştır.

Modern anlamda ilk ağrı kesici ilaç 1897 yılında Kimyager Felix Hoffman’ın saf halde asetilsalisilik asit(ASA) molekülünü sentezlenmesiyle piyasaya sürülmüştür. Bu ilacın adı aspirindir. Aspirin hafif analjezikler grubundandır. Aspirin’in hammaddesi söğüt ağacı kabuğudur ve hemen hemen dünyanın birçok yerinde üretilebilmektedir. Bu nedenle hammadde sıkıntısı bulunmamaktadır.

Aspirin Molekül Yapısı

Peki ağrı kesiciler ağrıyı nasıl keser?

Aspirin türü basit ağrı kesiciler doğrudan ağrıyan bölge ile temas edip ‘prostaglandin‘ adlı kimyasal maddenin üretimini sınırlandırırlar. Bu nedenle sinir uçları da artık beyne ağrı uyarısı göndermediklerinden, yara ve hasar orada dururken ağrı ya tamamen kaybolur ya da iyice azalır.

Hatırlayacak olursak ağrı durumunda hücre araşidonik asit salgılar ve bu siklooksijenaz enzimleri ile bağlanarak prostaglandin oluşumunu sağlar. Siklooksijenaz enzimlerinin aktif bölgeleri araşidonik asit ile anahtar kilit modelinde olduğu gibi oldukça uyumludur. Ağrı kesiciler bu noktada devreye girerek ilgili enzimin aktif bölgesine yerleşirler ve araşidonik asidin bu bölgeye bağlanmasını engellerler. Böylelikle araşidonik asit enzim bölgesine bağlanamadığı için reaksiyon oluşamaz ve ağrı sinyalinin beyne iletilmesi engellenmiş olur.

Araşidonik Asit Metabolizması

 

Hafif analjezikler, ilk olarak söğüt kabuğundan türetiliyordu ve tıpta, yine ağrı kesici özelliği olan Kinin‘in alternatifi olarak, 1763’de kullanılmaya başlandı. Kinin, bilindiği üzere, Kenakma adıyla bilinen bir ağaç grubunun kabuğundan elde edilir. Kinin gibi kokması, daha bol ve daha ucuz olması söğüt kabuğunun kullanılmasına yol açmıştır.

Bu kabuğun, analjezik gücü, salisilat alkol üretiminde kullanılan Salisin adlı maddeye dayanmaktadır. 1874’de salisilat alkol, çok kullanılan bir ağrı kesici ilaç şeklini aldı ve 1899’da tesadüfen salisilat alkolden türetilen ve mükemmel ağrı kesen spesifik aspirin bileşikleri bulundu. Bu keşiften sonra tesadüfi keşifler ve ilaç sanayiinde yürütülen yoğun araştırmalar sonucunda birçok ağrı kesici ilaç varyasyonları geliştirildi.

Kuvvetli ağrı kesiciler, haşhaş bitkisinde bulunan afyondan türetilir. İlk türetilen narkotik analjezik, 1803’de formülü bulunan morfindir. O tarihten beri çok sayıda sentetik (doğa yerine laboratuvarda kimyasal reaksiyonla üretilir) ve benzer preparasyon  kullanıldı ve etkili yarı sentetik uyuşturucular geliştirildi.

Aşırı dozda narkotik analjezik almanın bir tehlikesi de beyin solunum merkezinin ciddi depresyonu olup bu durum, aynı etkiyi sağlamak için gittikçe daha fazla miktar gerekmesi ile kendini belli eder. Bu tolerans’a fizyolojik fiziksel bağımlılık eşlik eder. Kuvvetli narkotik ilaç alışkanlığından kurtulmak için bazı daha zayıf uyuşturuculardan faydalanılır. Bununla ilgili tanınmış bir örnek, eroin alışkanlığı tedavisinde bu metodun kullanılmasıdır.

İlacın kana karışarak vücudun her yanına dağılması, bu arada istenmeyen bölgelere de  ulaşmış olması, uygulamada bir olumsuzluk olarak da ortaya çıkar. Eğer ilaçlar vücutta yalnızca etki etmeleri gereken noktalara gidebilselerdi, etkilerini daha düşük dozda verilerek gösterebilirlerdi; bunun sonucunda da prospektüslerinde yer alan ilacın yan etkilerine ilişkin liste de oldukça kısalacaktı.

Sonuç olarak; ağrı kesiciler ağrıyan noktayı tespit edip doğrudan üstüne gitmeseler de nerede ağrı sinyali gönderen kimyasallara rastlarlarsa hemen reaksiyona girip işlevlerini durdururlar ve beynin ağrı sinyallerini almasına engel olurlar.  Burada vurgulamak istediğimiz en önemli nokta şudur; ağrı kesiciler ağrıya neden olan faktörü ortadan kaldırmazlar. Görüldüğü üzere ağrı durumunu beynimizin algılamasını geçici süreliğine önlerler ve kendimizi iyi hissetmemizi sağlarlar. Bu nedenle ağrıyı oluşturan durumun tedavi edilmesi ve ortadan kaldırılması önemlidir.

 

Dilara ERDAĞI

 

Kaynakça:

1-tr.m.wikipedia.org/wiki/Aspirin

2-drfelipeades.com/2014/11/06/quais-sao-os-tipos-e-como-funcionam-os-medicamentos-contra-o-cancer/

3-www.ilgincbirbilgi.com/saglik-ve-gidalar/agri-kesiciler-agriyan-noktayi-nasil-tespit-edip-agriyi-keser.html

4-armakolojiveilaclar.blogspot.com=1

5-drtus.com/forum/viewtopic.php?t=126224

Dilara ERDAĞI

12 Ekim 1999 doğumluyum. SAK kolejini bitirdikten sonra Silivri Hasan Sabriye Gümüş Anadolu Lisesi’ne başladım. Bu okulda tanıdığım müzik öğretmenim benim her şeye bakış açımı çok değiştirdi. Birçok enstrüman çalmaya başladım. Konserlere çıkmaya başladım. Daha sonra mezun oldum ve tek istediğim bölüm olan Moleküler Biyoloji ve Genetiği kazandım. Dilimi geliştirmek için yurtdışı eğitimlerine katıldım. Balıkesir Üniversitesi 2. sınıf öğrencisiyim ve kariyerim adına çalışmalar yapıyorum.

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.