Nanoteknoloji üzerine çalışmalar günümüzde bir çok alanda yoğun bir şekilde yapılmaktadır. İlaç sektörü başta olmak üzere, gen uygulamaları, kanser tedavisi, diş bakımı, kadriyatik tedavi, ortopedi ve moleküler düzeydeki tanılarda yoğun bir şekilde çalışmalar bulunmaktadır. İlerleyen yıllarda kullanım ve çalışma alanları artarak devam edeceği düşünülmektedir.
Nanoteknoloji özellikle ilaç sektöründe büyük umutlar vaadetmektedir. Nanoteknolojik ilaçlar hedefe yönelik çalışmaktadır. Yani geleneksel olarak kullanılan ve vücudun her yerine dağılan ilaçların aksine hedeflenen organa yönelik tedavi sağlayan eşsiz bir yaklaşımdır. Böylelikle ilaçların yan etkileri minimize edilecek, aynı zamanda etki seviyeleri arttırılabilecek ve tedaviden maksimum verim alınabilecektir.
Çağın en büyük sorunlarının başında gelen kanser için yapılan çalışmalarda laboratuvar ortamında bir çok başarı elde edilmesine rağmen tam manası ile ürüne dönüşen buluşların olmaması bu alanda yapılacak çok işin olduğunu göstermektedir. Bir çok araştırmacı nanoteknoloji üzerine projeler geliştirmekte ve çok küçük bir kısmı başarıya ulaşabilmektedir.
İlaç taşıyıcı kapsüller çok incedir yani sadece birkaç yüz nanometre ve bakteriden daha ufak. Hatta görülebilir ışığın dalga boyu uzunluğundan bile küçük. Bu ölçülerden neden nano ilaç denildiğini anlamak mümkündür. Mevcut moleküllerin hücre çeperinden geçemeyerek etki edemediği noktalara bu teknoloji ile etki etmek mümkün olacaktır. Buradaki önemli sorun etken maddeleri nano kapsüllere entegre edebilecek teknolojiyi keşfetmek ve geliştirmektir.
Nano ilaç çalışmalarında hedef harika kapsüller geliştirmek ve hastalığı en hızlı şekilde etkisiz hale getirmektir. Böyle mükemmel bir sonuç için mükemmel bir araştırma ve destek aşamasına ihtiyaçta duyulmaktadır. Nano ilaç çalışmalarının yapılacağı araştırma koşulları bu doğrultuda araştırmacıya en iyi imkanları tanımalıdır. Son teknoloji analitik cihazlar, uzman uygulayıcılar ve etkin para desteği. İş böyle olunca ülkemizdeki altyapı ve destek eksiklerinden kaynaklı araştırmalar yavaşlamakta hatta bir çoğu sonuca ulaşamadan çöp olmaktadır. Oysa yakın geleceğin en büyük umut ışığı olan nanoteknoloji için daha fazla etkin destek sağlanmalı ve altyapı gereksinimleri çağı yakalamış laboratuvarlar araştırmacılara sunulmalıdır.
ABD de 1966 yılında gösterime giren “Fantastic Voyage” filmi nanoteknoloji alanında araştırmacıların ilham kaynağı olduğunu söylemek yanlış olmaz. O yıllarda insan hayal gücünün nerelere ulaştığının da ayrı bir göstergesi olan filim mikro denizaltı ile insan vücuduna yapılan yolculuğu konu almaktadır. Araştırmacılar bunun mümkün olabileceğini günümüzdeki yapmış oldukları nanoteknoloji çalışmaları ile göstermekmiş ve o yıllarda hayal ürünü olan düşünceleri gerçeğe uyarlamayı başarmışlardır. Tıpkı filmde konu olarak işlenen insan vücuduna yolculuk günümüzde nanorobotlar ile gerçekleştirilmekte ve yerinde tedavi ve teşhis sağlanmaktadır. Hatta cipler sayesinde bu robotlar bizi takip ederek raporlamaktadır. İnsan vücuduna yerleştirilen nanokapsüller yani diğer bir deyişle nano robotlar ihtiyaç doğrultusunda harekete geçmekte ve teşhisi kendi koyarak tedaviyi hemen gerçekleştirecek aktiviteyi sağlayabilmektedir.
Kanser, hücrelerin olağan dışı çoğalmaya başlaması sonucunda ortaya çıkar ve kısa süre içerisinde çoğaldığı dokuyu işlemez hale getirebilir. Bu süreç hayati organlarda olduğunda kişiyi hızlı bir şekilde ölüme götürmektedir. Kanser ilk olarak geliştiği dokuda hızlı bir şekilde yayılır. Bunun günümüzdeki en etkin tedavisi ise kemoterapidir. Kemoterapi tüm vücudu etki altına alır. Böylelikle kanserli hücrelerle beraber sağlıklı hücrelerde öldürülmüş olur. Ne yazık ki bunun sonucu olarak vücut tedavi sürecinde ve sonucunda oldukça hasar görmüş olur. Sonuç her ne kadar başarılı olsada kişinin ideal ve sağlıklı bir yaşam sürmesi artık eskisi kadar kolay olmayacaktır. Oysaki nanoilaçlar bunun aksine örnek olarak verdiğimiz filimdeki gibi insan vücudunda dolaşan denizaltı gibi hedefi bulur ve tedaviyi yalnız o dokuya yönelik gerçekleştirebilir. Kanser alanında hedeflenende tam olarak bu etkin tedavi yöntemini geliştirmektir. Yani insan vücuduna yerleştirilen nanokapsüller hedefi tam onikiden vurabilecek kabiliyette olmalı ve ihtiyaç duyulduğunda harekete geçerek oluşabilecek kanser riskini yok edebilmelidir.
Nanoteknoloji üzerine bir çok çalışmalar görülmekte ve her bir çalışma bize yeni ufuklar kazandırmaktadır. Nasa’daki bilim insanlarının nanoboyutlu kapsüller ile hasar görmüş DNA’ları tespit edebilecek ve onarabilecek kabiliyette bir nano robot geliştirme projesi bunların en önde gelen örneği olarak verilebilir. ABD bu alanın öncüsü olarak hem uzay teknolojisinde hemde tıpta yaptığı yatırımların meyvelerini almak üzeredir. Yapılan çalışmalarda elde edilen başarılar zaman zaman gündeme gelmekte ve ilerlemeler izlenebilmektedir.
Ülke olarak bize düşen görev ise öncelikli desteklenecek alanlar arasında en ön sıraya nanoteknoloji çalışmalarını almak ve etkin bir şekilde destek sağlamak olabilir. Burada iş başta da belirttiğim gibi iyi bir ekipten geçmektedir. Yani analitik altyapıyı en etkin ve maksimum verimle kullanabilecek uzman analistler ve araştırmaları yönlendirerek sonuçları yorumlayabilecek kabiliyete ve bilgiye sahip tam donanımlı akademik kadro. Bu etkenler devlet destekleri ile efektif olarak desteklendiğinde doğru ve ticari sonuçlar veren çalışmalar çıkacağından hiç şüphe yoktur.