ÇevreLaboratuvar İpuçlarıLaboratuvar Yönetimi

Laboratuvar Karbon ayak İzini Azaltmanın Yolları ve Önemi

Küresel ölçekte yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru bir dönüşüme ve kömür, petrol, doğal gaz gibi yakıtların kullanımından uzaklaşmaya tanık oluyoruz.

Karbondioksit emisyonlarının sınırlandırılması, iklim değişikliğini yavaşlatmak, doğal çevreyi korumak ve Dünya üzerindeki insan nüfusunun yaşam koşullarını sürdürmek için gereklidir. Ayrıca, şu anda hammadde ve enerji fiyatlarında gözlenen artışlar, güneş ve rüzgar gibi alternatif kaynakların kullanımını daha da teşvik etmektedir. Kimyasal analiz yöntemlerinin enerji tüketimini azaltmak, yeşil analitik kimyanın (GAC) uzun yıllardır tartışılan ana varsayımlarından biri olmuştur.  Günümüzde tüm dünya genelinde yaşanan ekonomik krizin mevcut durumunda bu, eskisinden daha da önemli hale geliyor.

Karbon Ayak İzi Nedir?

Karbon ayak izi, farklı insan faaliyetleri nedeniyle atmosfere salınan sera gazlarının (özellikle karbondioksit ve metan) toplam miktarıdır. Karbon ayak izi bir kişiyle, bir kuruluşla, bir ürünle veya bir olayla ilişkilendirilebilir. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre karbon ayak izi, insanların faaliyetlerinin fosil yakıtların yakılmasıyla üretilen karbondioksit (CO2) miktarı üzerindeki etkisinin bir ölçüsüdür ve üretilen CO2 emisyonlarının ton cinsinden ağırlığı olarak ifade edilir.

Kyoto Protokolü tarafından tanınan altı sera gazı; karbondioksit (CO2), metan (CH4), azot oksit (N2O), hidroflorokarbonlar (HFC’ler), perflorokarbon (PFC’ler) ve kükürt heksaflorür (SF6) gazlarından oluşur.

Karbon ayak izleri genellikle bir yıl boyunca eşdeğer ton karbondioksit (CO2) cinsinden ölçülür. CO2’e, altı sera gazının her birinin emisyonunun 100 yıllık küresel ısınma potansiyeli (GWP) ile çarpılmasıyla hesaplanır.

Çeşitli enerji üretimi biçimleri karşılaştırıldığında kömür, diğerleri arasında en büyük karbon ayak izine sahiptir ve bunu petrol, doğal gaz ve jeotermal enerji takip etmektedir.

Karbon ayak izi organizasyonel ve ürünsel olmak üzere iki gruba ayrılır. Organizasyonel karbon ayak izi enerji kullanımı, endüstriyel süreçler ve şirket araçları gibi organizasyon genelindeki tüm faaliyetlerden kaynaklanan emisyonları içerir.

Ürünsel karbon ayak izi ise, hammaddelerin çıkarılmasından, imalattan kullanımına ve nihai yeniden kullanımına, geri dönüşümüne veya imhasına kadar (yani bir ürün veya hizmetin tüm ömrü boyunca) emisyonlardır. Laboratuvar karbon ayak izi denildiğinde en çok bu başlığa odaklanılmalıdır.

Laboratuvar karbon ayak izi, bir laboratuvarın faaliyetleri sırasında atmosfere salınan sera gazı miktarını ifade eder. Bu gazlar genellikle karbondioksit (CO2), metan (CH4), azot oksitler (NOx) gibi sera gazlarıdır. Laboratuvar karbon ayak izi, laboratuvarın enerji tüketimi, atık yönetimi, ulaşım, malzeme kullanımı ve diğer faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı salımlarının bir ölçüsüdür.

Mevcut verilere göre laboratuvarlar aynı bölgedeki ofislerden 10 kat daha fazla elektrik ve 4 kat daha fazla su tüketiyor (Görsel-1). Yine aynı verilerde laboratuvar karbon ayak izini oluşturan bileşenlerin %99’u tek kullanımlık malzemelerden oluşuyor ve ortalama bir laboratuvar yıllık yaklaşık 6 ton geri dönüştürülemeyen atık üretiyor.

Görsel-1: Laboratuvar ve Ofis Alanları Tüketim Karşılaştırması

Bu görseli yine sayfanın tam ortasına koyabiliriz.

Laboratuvar karbon ayak izini azaltmak için şu stratejileri uygulayabilirsiniz;

  1. Enerji Verimliliği: Laboratuvar cihazlarının ve sistemlerinin enerji tüketimini azaltmak için verimli ekipmanlar seçilmeli ve kullanılmalıdır. Bu, daha az enerji tüketen cihazların tercih edilmesini ve enerji tasarrufu sağlayan uygulamaların benimsenmesini içerir.
  2. Yeşil Enerji Kullanımı: Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yaparak, laboratuvarın enerji ihtiyacını karbon ayak izini artırmadan sağlamak mümkündür. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi veya hidroelektrik gibi temiz enerji kaynakları bu amaçla kullanılabilir.
  3. Atık Yönetimi: Atıkların azaltılması, geri dönüşümü ve yeniden kullanımıyla ilgili stratejiler benimseyerek, laboratuvarın atık yönetimi süreçlerini optimize edebilirsiniz. Bu, atık oluşumunu azaltmak ve atıkların doğru bir şekilde bertaraf edilmesini sağlamak anlamına gelir.
  4. Ulaşım ve Taşıma: Laboratuvara yapılan ulaşım ve taşımacılık süreçlerini optimize ederek, karbon ayak izini azaltabilirsiniz. Bunun için toplu taşıma, bisiklet kullanımı veya elektrikli araçlar gibi çevre dostu ulaşım seçeneklerini teşvik edebilirsiniz.
  5. Bilinçlendirme ve Eğitim: Laboratuvar çalışanlarına, karbon ayak izini azaltma konusunda eğitimler vererek farkındalığı artırabilirsiniz. Çalışanlar, enerji ve kaynak tüketimini azaltmak için daha bilinçli alışkanlıklar geliştirebilirler.
  6. Tedarik Zinciri Yönetimi: Laboratuvar malzemeleri ve kimyasalların tedarik zinciri yönetiminde, çevresel etkileri azaltmaya odaklanan tedarikçilerle çalışarak, karbon ayak izini azaltabilirsiniz.

Bu stratejilerin bir kombinasyonu, laboratuvarın karbon ayak izini azaltmaya yardımcı olabilir ve çevresel sürdürülebilirliği artırabilir.

Sonuç Olarak;

Dünya çapında faaliyet gösteren çok sayıda analitik laboratuvar ve bunların yüksek enerji, ham madde, cihaz ve su talepleri göz önüne alındığında, ilgili karbondioksit emisyonlarının azaltılmasına yönelik çabaların yoğunlaştırılması ihtiyacı tartışılmaz hale geliyor. Hedefe ancak farklı nitelikteki birçok faaliyetin birleştirilmesiyle ulaşılabileceği görülmektedir.

Karbon ayak izini azaltma yollarının XYZ olmak üzere üç boyutlu bir uzaysal düzlemde tanımlayabiliriz.

Birinci yöntem olan X boyutu analitik çalışmalar için daha uygun araştırma ekipmanlarının seçilmesi ve bunların minyatürleştirilmesidir. Minyatürleştirmeden kasıt aynı işi gören daha portatif ve taşınabilir cihazlara geçiştir.

İkinci boyut (Y boyutu), karbon ayak izi sağlanan enerjinin emisyon oranına bağlıdır. Her bir ülkenin, özellikle de enerji üretiminde fosil yakıtların ve kömürün katkısının hâlâ yüksek olduğu ülkeler için yeşil enerji kaynaklarına doğru enerji dönüşümü hayati önem taşıyor. Neyse ki, bazı karar vericiler için çevresel kaygılar bir öncelik olmasa da, şu anda hammadde ve enerji fiyatlarında gözlemlenen ciddi artışın er ya da geç ülkeleri bu tür bir eyleme zorlayacağı varsayımını kuvvetlendiriyor. Bilim camiasının bu alandaki rolü, sürekli olarak karar verici konumundaki üst düzey devlet yöneticilerin ulaşarak onlara konunun önemini aktarmak ve hem çevre hem de ekonomi açısından enerji endüstrisinin dönüşümünü yoğunlaştırma ihtiyacını ortaya koyan güvenilir bilimsel verileri sunmaktır. 

Karbon ayak izini azaltmanın üçüncü boyutunu (Z boyutu) hayata geçirmek için her şeyden önce iyi niyetli olmak, belirli stereotipleri kırmak ve çeşitli düzeylerde hareket etmek ve işbirliği yapmak gerekiyor. Bu ise toplumsal birliktelik ve bilinçlenme ile mümkün olabilir.

Bu süreç bina tasarımı aşamasında yerel enerji santrallerinin inşasının dikkate alınmasından, yazarların ve dergi editörlerinin sıfır emisyon metodolojilerinin (ZED ve ZEU) yayınlanmasına olan ilgisinden başlayıp, bu tür faaliyetlerin finansmanının onaylanmasına kadar devam eder.

Şu ana kadar laboratuvarlarda odaklanılan kaynaklar tipik olarak araştırma altyapısına yönelikti. Bu tür faaliyetlerin olumlu bir yan etkisi ekonomik kazanç olabilir. Gerçekten de laboratuvarlara tahsis edilen yerel güç kaynaklarına yapılan yatırımlar için yapılan harcamalar gelecekte geri dönecektir. Fosil yakıt ve elektrik fiyatlarındaki artış ne kadar hızlı olursa, bu dönüşüm de o kadar hızlı gerçekleşecektir.

Laboratuvarda Sürdürülebilirlik ve Karbon Ayak İzi ve Azaltma Yolları Eğitimimizi incelemek için buraya tıklayınız.

Referans Makale:

https://ruj.uj.edu.pl/xmlui/handle/item/305877 (doi: 10.26106/hexd-nt30).

Orhan ÇAKAN

Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü'nden 2009 yılında mezun oldu. Sakarya Üniversitesi Kalite Yönetimi Yüksek Lisans ve Medipol Üniversitesi Biyokimya Yüksek Lisans Mezunu. Sırasıyla; Abdi İbrahim İlaç Hammadde Kalite Kontrol Analisti, World Medicine İlaç Analitik Metot Geliştirme ve Validasyon Uzmanı, İstanbul Medipol Üniversitesi REMER Proteomik Laboratuvarında Araştırmacı Kimyager ve Türkiye Gübre Fabrikaları Ar-Ge Merkezinde Araştırmacı Biyokimyager olarak çalıştı. JLU Giessen Üniversitesi Farmakoloji ve Toksikoloji Laboratuvarında Araştırmacı Kimyager olarak çalıştı. Şu an kurucusu olduğu Lab Akademi'de Eğitim ve Danışmanlık hizmeti vermektedir.

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.