Klinik

Tüberküloz (Verem Hastalığı)

Tüberküloz (TB), Mycobacterium tuberculosis basilinin neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Genellikle akciğerleri (pulmoner TB), bazen de diğer bölgeleri (ekstrapulmoner TB) etkilemektedir. Akciğer TB hastaları bakteriyi öksürük ile dışarı atmakta ve hastalık hava yolu ile bulaşmaktadır. Genel olarak, 2-3 milyar insanın tahmini verilere göre nispeten küçük bir oranı (%5-15) M. tuberculosis ile enfekte olabilir ve hayatları boyunca TB hastalığı gelişebilir. Ancak TB olasılığı HIV ile enfekte kişiler arasında çok daha yüksektir (Gutierrez et al. 2005).

TB, insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip ve tarih öncesi çağlardan bu yana bilinen bir hastalıktır. Viral hastalıkların aksine uzun inkübasyon devri olan enfeksiyöz bir etkiye sahiptir. Üç yüz milyon yıldan beri varlığını devam ettiren verem basili doğanın her yerinde bulunmaktadır. Aynı ortamı paylaşan insan ve hayvanlar sebebiyle aslında sığırlarda hastalık oluşturan patojenin mutasyon geçirerek insanlarda hastalık oluşturabilmek için M. humanus’ a dönüşmüş olabileceğini ileri sürmüşlerdir (Koprowski and Michael 1996).

Fakat Tüberküloz basilinin genomu belirlendikten sonra M. bovis’ ten mutasyon sonucu gelişen bir bakteri olmadığı anlaşılmıştır. Ancak M. tuberculosis ve M. bovis ortak bir atadan mutasyon sonucu farklılaşmış iki tür olabileceği de düşünülmektedir (Brosch et al. 2000).

Sığır hastalık etmeni olan mikobakteri önceleri insanlarda lenf bezi ve kemik veremine sebep olmuştur. Daha sonradan akciğerlerde enfeksiyon oluşturan ve öksürük ile yayılan bir hastalık haline gelmiştir (Koprowski and Michael 1996).

TB, insanların hayatını tehdit eden bir hastalık olmakla birlikte, dünya genelinde ilk sıralarda yer alan ölüm sebeplerinden biridir. Zamanımızda dünya nüfusunun yaklaşık olarak üçte birinin M. tuberculosis ile enfekte olduğu bilinmektedir (Rappuoli and Aderem 2011).

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dünya genelinde 2013 yılında 9 milyon kişide yeni TB olgusunun ve 1.5 milyon kişide ise TB’ye bağlı ölümlerin gerçekleştiğini bildirmiştir (DSÖ 2015).

Tüberküloz basilinin genomu belirlendikten sonra M. bovis’ ten mutasyon sonucu gelişen bir bakteri olmadığı anlaşılmıştır. Ancak M. tuberculosis ve M. bovis ortak bir atadan mutasyon sonucu farklılaşmış iki tür olabileceği de düşünülmektedir (Brosch et al. 2000).

Sığır hastalık etmeni olan mikobakteri önceleri insanlarda lenf bezi ve kemik veremine sebep olmuştur. Daha sonradan akciğerlerde enfeksiyon oluşturan ve öksürük ile yayılan bir hastalık haline gelmiştir (Koprowski and Michael 1996).

TB önemli bir küresel sağlık sorunudur. TB, dünya çapında her yıl milyonlarca insan arasında ölümlere yol açan bir hastalık olan insan immün yetmezlik virüsü (HIV) yanında yer almaktadır. 2014 yılında tahmini olarak 9.6 milyon yeni TB vakası meydana gelmiştir. Bu vakaların 5.4 milyonu erkek, 3.2 milyonu kadınlarda ve 1 milyonu çocuklar arasında görülmüştür. 1.5 milyon TB ölümlerinin 1.1 milyonu HIV-negatif insanlar arasında gerçekleşirken 0.4 milyonu HIV-pozitif insanlar arasında görülmüştür. TB ölümlerinin yaklaşık 890.000’i erkek, 480.000’i kadın ve 140.000’i çocuklardan oluşmaktadır. TB ölümlerinin sayısı kabul edilemeyecek kadar yüksek olmuştur. Zamanında tanı ve doğru tedavi ile hastalığa yakalanan insanlar tedavi edilebilir. DSÖ 1997 yılından bu yana her yıl küresel TB raporunu yayınlamıştır. Bu raporların amacı üye devletler tarafından onaylanan küresel, bölgesel ve ülke düzeyinde TB tanı ve tedavisinde hastalığın ilerleyişini göstermektir (DSÖ 2015).

TB hastalığına toplum dilinde birçok isim verilmiştir. İnsanları eriterek öldürdüğü için “tüketim hastalığı” anlamına gelen “consumption”, ölenlerin çoğu sararmış yüzlü ya da beyaz yüzlü olduğu için “Beyaz Ölüm” veya “Beyaz Veba” (White Death; White Plaque) ve çok önemli bir ölüm sebebi olduğu için de “Ölümün Kaptanı” (Captain of the death) bunlardan sadece birkaç tanesini teşkil etmektedir (Dubos and Dubos 1952).

TB hastalığına yakalanan kişilerin sağlık kuruluşlarına geç başvuruda bulunması ya da uygun olan tedavilere erken zamanda başlamamaları nedeniyle her aktif akciğer TB’li olguların bir yılda 10-15 kişiyi enfekte edebileceği varsayıldığında, korunmanın ne derece önemli olduğu görülmektedir (Abu-Raddad et al. 2009).

TB tanısındaki gecikmeler bu hastalığa yakalanan kişilerde, sekonder içerikli ilaçların direncine ve mortalitede artışlara neden olabilmektedir. Bu enfeksiyona son vermenin en önemli basamağı toplumdaki bulaşma riskini azaltmaktır. Bunun için gerekli olan en etkili yöntem aktif aşılamadır (Koç 2014).

TB tanısı için dünya çapında en yaygın yöntem balgam yayma mikroskopisidir. Bu yöntem balgam numunelerinin mikroskop altında incelenerek bakterilerin görüntülenmesidir. TB ve ilaca dirençli TB tanı ve tedavisinde son zamanlarda geliştirilen yeni moleküler tanı testleri kullanımı hızla artmaktadır. Daha gelişmiş laboratuvar kapasitesine sahip ülkelerde TB vakaları kültür yöntemleri üzerinden teşhis edilmektedir. Tedavi edilmez ise ölüm oranı yüksektir (DSÖ 2015).

TB hastalık olguları sıklığı açısından ölçülebilir. Genellikle belirli bir süre içinde ortaya çıkan yeni TB olgu sayısı olarak tanımlanabilir. Zaman içinde belirli bir noktada ortaya çıkan TB vakalarının sayısı prevalans olarak tanımlanır. Genellikle bir yıl içerisinde TB sonucu ölüm sayısı mortalite olarak adlandırılır. İnsidans ise belirli bir nüfusta belirli bir zaman dilimi içerisinde yeni TB olgularının sayısını ifade eder  (DSÖ 2015).

DSÖ Tüberküloz 2015 raporu verilerine göre TB insidans, prevalans ve mortalite grafikleri

TB için etkili ilaç tedavileri ilk olarak 1940’larda geliştirilmiştir. Tedavide en etkili birinci basamak anti-TB ilacı rifampisin 1960 yılında kullanılabilir hale getirilmiştir. İlaca duyarlı yeni TB vakaları için günümüzde önerilen tedavi birinci basamak olan izoniazid, rifampin, etambutol, pirazinamid ilaçlarının kullanımıdır. %85 veya daha fazla başarılı olunan tedavi oranları üye devletler tarafından düzenli olarak DSÖ’ne bildirilmektedir. En güçlü anti-TB ilaçları olan izoniazid ve rifampisin direnç olarak tanımlanan çok ilaca dirençli TB (ÇİD-TB) tedavisi uzun süre, pahalı ve daha toksik ilaçlar kullanılmasını gerektirmektedir (DSÖ 2015).

 

Fatih KARABULUT

 

Kaynaklar;

  1. Gutierrez, M., Brisse, S. and Brosch, R. 2005. Ancient origin and gene mosaicism of the progenitor of Mycobacterium tuberculosis. PloS Pathogens; 1: 55-61.
  2. Koprowski, E. H. and Michael, B. 1996. Microbe Hunters-Then and Now. BMJ, 313; 1340.
  3. Brosch, R., Gordon, S. and Eiglmeier, K. 2000. Genomics, Biology, and Evolution of the Mycobacterium tuberculosis Complex. In: Hatfull GF, Jacobs WR Jr; eds. Molecular Genetics of Mycobacteria. 1st ed. Washington, DC: ASM Press; 19-36.
  4. Rappuoli, R., and Aderem, A. 2011. 2020 vision for vaccines against HIV, tuberculosis and malaria. Nature; 473:463-9.
  5. Dubos, R., and Dubos, J. 1987. The White Plaque: Tuberculosis, Man and Society. London: Rutgers University Press. Gazi Medical Journal; 18(2):47–65.
  6. Koç, A. N. 2014. BCG Aşısı ve Yerine Gelecek Yeni Yaklaşımlar.
  7. World Health Organization. 2015. Guidelines on the management of latent tuberculosis infection.

 

 

 

Lab Akademi

Lab Akademi Blog

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.